Almanların Türkiye’ye Karşı Tutumu

Büyükelçilerin konferansı ortaya bazı itirazların çıkmasına sebep oldu. Almanya Büyükelçisi Le Baron de Marshall, alınan tedbirlerin lüzumsuz olduğunu beyan etti. Böylece, kendi devletinin sarsılmış olan durumunu ustalıkla düzeltmek istiyordu. Kâmil, heyecanlı bir tavırla, ”Ben artık yaşlandım. Hayatımın bir değeri kalmadı. Fakat sizler gençsiniz. Mahvolursanız çok yazık olur” dedi. Bu sözler üzerine proje onaylandı. Fakat yegâne itiraz -Almanya’nın itirazı- büyük bir ustalıkla ortalığa yayıldı. Böylelikle, Marshall bahtı kara Türkiye’nin tek dostu olarak kabul edildi.

 

Müttefik donanmanın gelmesine rağmen, hükûmet darbesi oldu. Millî hareketin öfkesi direnişleri daha da körükledi. Bu, Alman politikasının zaferi oldu, artık o yalnız başına Türklerin gururunu okşamaya devam edecekti.

 

”Goeben” ve ”Breslau”

 

 

1914 Ağustos’unda, İstanbul’un bütün Müslüman halkı, İngiltere’ye ısmarlanmış iki zırhlının teslim edilmesini büyük bir sabırsızlıkla beklemekteydi. Daha önce, açılan bir kampanyadan toplanan para ile bunların bedeli ödenmişti. En fakirler bile buna katılmış, son meteliklerine kadar vermişlerdi.

 

Bu arada Birinci Dünya Savaşı patladı. Türkiye henüz hiçbir tarafı tutmamıştı. Buna rağmen İngiltere, bu kadar sabırsızlıkla beklenen gemileri vermekten vazgeçti, Türk halkının hayal kırıklığı müthiş oldu. Zaten Balkan savaşlarını donanmasının yetersizliğinden dolayı kaybetmemiş miydi?

 

Birkaç gün sonra da Goeben ve Breslau Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul önlerine geldiler. Gemilerin güvertelerinde, ”İngiltere tarafından aldatılmış Türkiye’ye Almanya’nın hediyesi” yazılı birer pankart vardı. O aralık olaya tanık olanların söylediklerine bakılırsa, şehirde o güne kadar bu kadar büyük bir heyecan görülmemiştir. Almanya bu suretle gayesine ulaşmış oldu: Bundan böyle Türkiye kendisinin müttefiki olacaktı.

 

Mütarekeden sonra yeni bir problem ortaya çıktı. Müttefiklerin yenilmişlere karşı tutumu ne olacaktı? Bu sefer İngiltere yine başa geçti, çünkü kesin bir karar vermek gerekiyordu. Ama Türkiye’de olup bitenleri iyice biliyor muydu? Hayır. Nitekim, 1908’de olduğu gibi, yine bir Kâmil Paşa aradı: Bu kez, İngiliz mandası yanlısı olan Damat Ferit’i buldu.

 

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin