İstanbul’a Nasıl Girildi ?

Dukas, şehre girişi, Ulubatlı Hasan efsanesi temelinde değil de, açık bırakılmış olan Kerkoporta Kapısı’ndan gerçekleştiğini, buradan giren 50 kadar yeniçerinin, içerden sura tırmanarak oradaki direnişi kırıp yukarı çıkmaya çalışan diğer askerlere yol açtıklarını yazar. İlginçtir, bazı Osmanlıcılar bunu kendilerine bir hakaret addederler; büyük bir telaş içinde, bir “Kerkoporta hadisesi” (!) olmadığını, şehre “cebren” ve “harben” girildiğini ispatlamaya çalışırlar. Çünkü bu, “Bizans mağlubiyetini tevil ve Türk zaferini küçültmek” anlamını taşıyormuş.

Şehre girişi “Ulubatlı Hasan” ve Topkapı üzerinde inşa edenlerin tam bu noktada unutturmaya çalıştıkları önemli bir ayrıntı var. Söz konusu surlar tek kat değildir! Peki ama “Allah Allah nidalarıyla merdiveni dayadığı gibi sura tırmanıp “küffari” peş peşe biçtikten sonra sancağını dikip yolu açan “Ulubatlı Hasan”ın arkadaşları bundan sonra şehre nasıl girdiler?

Oysa 53 günlük kanlı ve inatçı cebelleşmede iki taraf da rüştünü fazlasıyla ispatlamıştır zaten; o noktadan sonra kapıdan da dalsa, kılıçla doğrayarak da girse ne fark eder? Bizim bu noktada bir tek itirazımız olabilir: Hani diyorum, “bilek hakkına” bu kadar çok vurgu yapan Osmanlıcılarımız, düşmanlarının da bilek hakkını teslim etmek alicenaplığı gösterebilecek kadar erdemli midirler? Bunca çok “bilek hakkı” ndan söz edenlerin, 150-200 binlik dev orduya 53 gün kök söktüren 7-15 bin kişilik topluluğun da “bilek hakkını” teslim etmesi gerekmez mi? En azından 500 yıl öncesinin insanı Fatih kadar da olamazlar mı günümüzün Fatihçileri?

Özel isim olarak sözü edilen bir “Ulubatlı Hasan”a gelince, öncelikle anımsamalıyız ki, ilk Osmanlı kaynaklarının hiçbirinde “Ulubatlı Hasan” adında dev cüsseli bir yeniçeri” yoktur. Osmanlı’nın kendi “milli” kayıtlarında olmayan, kendi genelkurmayının saptamadığı bir efsanedir “Ulubatlı Hasan”.Peki ama nereden çıktı bu “Ulubatlı Hasan”?

İnşa edilen efsanenin kusuru bu kadar da değil. Asıl önemlisi Francis’in “Ulubatlı Hasan” adını verdiği yeniçerinin sancak diktiği sur, dış surdur ve zaten toplar tarafından yıkıntı haline getirilmiştir. Demek ki “Ulubatlı Hasan”ı varsaysak da buraya kadar şehre nasıl girildiğinin yanıtını alamıyoruz. Sorunun en azından kayıtlar ışığındaki yanıtlarından biri şudur:

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin