Tıp Dünyasında Önyargılar

Hijyenin önemini fark ederek anne ve çocuk ölümlerinin azalmasını sağlayan Semmelweis, meslekten men edildi ve akıl hastanesinde hayatını kaybetti. Mikroskobu geliştiren Leeuwenhoek mikroorganizmaları rapor edince delilikle suçlandı…
Tıp tarihinde bilim adamları yüzyıllar boyunca en çok meslektaşlarının ön yargılarıyla savaşırken, insanlık tarihine trajedi olarak geçen olaylar löseminin tedavisi ve kemik iliği naklinde çığır açtı.
Doç. Dr. Mustafa Çetiner’in “Sağlığınıza” kitabından derlenen bilgilere göre, bilim adamları yüzyıllar boyunca en çok meslektaşlarının ön yargılarıyla savaştı. Hijyenin önemini fark ederek anne ve çocuk ölümlerini azalmasını sağlayan Semmelweis, meslekten men edildi ve akıl hastanesinde hayatını kaybetti.
Mikroskobu geliştiren Leeuwenhoek da mikroorganizmaları rapor edince delilikle suçlandı. İnsan ve hayvan ölüleri üzerinde otopsi yapmak isteyen Marcello Malpighi’nin evine iki kez saldırı düzenlenirken, kimsenin iş vermediği Burkitt, Afrika’daki çalışmaları sırasında kendi adını taşıyan lenfomanın varlığını fark etti. Tek başına 16 bin kilometre yol kateden Burkitt, lenfoma ile çevresel faktörlerin, virüslerin ve iklimin ilişkisini gösterdi. Bir gözü görmeyen ve ‘kör cerrah’ olarak bilinen Burkitt, kimse İngiltere’de iş vermediğinden Afrika’da çalışmak zorunda kalmıştı.
İnsanlık tarihinde trajedi olarak yer alan bazı olaylar ise löseminin tedavisi ve kemik iliği naklinin önünü açtı.
“Hijyen İstedi, Meslekten Men Edildi”
Dr. Phillippe Ignace Semmelweis, yaklaşık 150 yıl önce, çalıştığı hastanede, ebelerin yaptırdığı doğumlarda anne ölümlerinin, doktor veya tıp öğrencileri tarafından gerçekleştirilenlere göre çok düşük olduğunu fark etti. Bunun nedenini doktorların otopsi sonrası ellerini yıkamadan doğrudan doğumlara girmesine bağlayan Semmelweis, kliniğinde sıkı bir el yıkama uygulaması başlattı.
Anne ölüm oranını, 3 haftada yüzde 22’den yüzde 3’e düşürmeyi başaran Semmelweis’in el yıkama önerisini hekimlik için onur kırıcı bulan Viyana Tabip Odası, onu meslekten men etti. Semmelweis, yoksulluk içinde bir akıl hastanesinde yaşamını yitirdi.
“Mikroorganizmaları Rapor Etti, Deli Dediler”
17. yüzyıla kadar insanlara erdem, kardeşlik, yurtseverlik, cesaret gibi sözcükleri hatırlatan kanın bilimsel anlamını kazanması Antoni Van Leeuwenhoek’in mikroskobu geliştirmesiyle başladı. Ünlü yazar Goethe’nin bile “teleskop gibi insanın kafasını karıştıran anlamsız bir alet” olarak gördüğü mikroskobu, kumaş tüccarı olan Leeuwenhoek, kumaşlarının kalitesini anlamak için geliştirdi. Mikroskop ile 1674 yılında kandaki kırmızı küre hücrelerini fark ederek tüm ezberleri değiştiren Leeuwenhoek, kırmızı hücreleri rapor etmesiyle birlikte deli olarak olarak suçlandı ve aşağılandı. Leeuwenhoek, 1676 yılında ‘infusoria’ adını verdiği ilk hücreyi tanımladığında da birçokları bu buluşu gereksiz yere uydurulmuş bir yalan saydı. Saygın tüccarlık kariyeri sona eren Leeuwenhoek’e, özellikle löseminin tedavisinde insanlığın ona çok şey borçlu olduğu, yıllar sonra ortaya çıktı.
“Evine Saldırdılar”
Marcello Malpighi, 1628 yılında İtalya’da Bolonya yakınlarında doğdu, 20 yaşındayken kendini tıp bilimine adamaya karar vererek insan ve hayvan ölüleri üzerinde araştırmalar yapabileceği bir akademiye girmek istedi. Malpighi’nin otopsi yapmak istemesi, bu araştırmaların aleyhindeki yöneticileri öfkelendirdi ve Bolonya Üniversitesinden meslektaşları aleyhine kampanyalar başlattı. Malpighi’nin mesleğinde ilerlemesine engel olmak için uzun yıllar zorluk çıkartmaya devam ettiler, hatta evine iki kez saldırı düzenlendi. Her şeye rağmen 28 yaşındayken üniversitede profesör olan Malpighi’nin çalışmaları değerini buldu ve Royal Society üyeliğine getirildi. Hayatının son yıllarında Roma’da Papa’nın özel hekimi olan Malpighi, 1694’te bu şehirde öldü.
“Tek Gözlü Cerrah”
Küçükken amcasını örnek alarak misyoner olmak isteyen İskoç Denis Parsons Burkitt, cerrah olduğunda tek gözünü kaybetti. Bu nedenle kimsenin iş vermediği Burkitt, II. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere tarafından doktor açığı olan Afrika’daki kolonilerde çalışmaya yollandı. Burkitt, Uganda’da çalışmaya başladı. Afrika’da 16 bin kilometre yol yapan Burkitt, diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanserlerin 3. dünya ülkelerinde görülmediğini fark etti. Modern epidemiyolojinin (toplumda hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumları inceleyen bilim dalı) babası kabul edilen Burkitt, kendi adıyla literatüre giren “burkitt lenfoma”yı tanımlayan kişi oldu.
Bir Savaş Çirkinliği Lösemililerin Kaderini Değiştirdi
Tıp tarihinde önemli yere sahip olan savaşlar, löseminin tedavisi ve kemik iliğinde çığır açtı. Lösemililerin kaderinin değişmesi, bir başka insanlık trajedisi sayesinde oldu. I. ve II. Dünya savaşı sırasında hardal gazının kemik iliği üzerine toksik etkisi gözlendi. Hardal gazına maruz kalan askerlerde kandaki hücre değerleri düşüyordu. Hücre sayılarının yüksek olduğu lösemi hastalığında bu etkinin, lösemi hücrelerinin yapımını engelleyebileceği düşünüldü. Böylece 1943 yılında hardal gazının bir türevi olan “nitrojen mustard” tedavide kullanılmaya başlandı. O günün koşullarında kabul edilebilir bir yan etkiye sahip olan ilaç, hastalarda geçici bir iyilik hali sağlıyordu.
Nükleer Kaza, Kemik İliği Naklinin Yolunu Açtı
Eski Yugoslavya sınırları içinde bir reaktörde 1959 yılında meydana gelen nükleer kaza ise kemik iliği uygulamalarının başlangıcı oldu. Kaza sonucu reaktörde çalışanların bir kısmı radyasyonun etkisiyle ciddi kemik iliği yetmezliğine girdi. Bu kazazedelerden 6’sına Fransız doktor Mathe ve ekibi tarafından kemik iliği nakli uygulandı ancak sonuç tam bir başarısızlıktı. Bu ekip 1963 yılında kemik iliğinin başarıyla nakledildiği bir lösemi hastası bildirdi. 20 ay yaşatılan hasta enfeksiyon nedeniyle kaybedildi.
Naziler Sigaraya Karşıydi
İnsanlık tarihinin en kanlı sayfalarından birini yazan Nazi Almanya’sı, sigarayla akciğer kanseri ilişkisini ilk kez gösteren çalışmalara sahne oldu. 1939 yılında yapılan bu çalışma, akciğer kanseriyle sigaranın ilişkisini gösteren ilk örnekti. 1942 yılında akciğer kanseriyle sigaranın ilişkisini gösteren bir büyük çalışma, doğrudan Adolf Hitler’in kişisel hesaplarından gelen 100 bin mark ile finanse edilmişti. Nazi Almanya’sında sigara kullanımına karşı ciddi tepkiler vardı. Hermann Göring, askerin sokakta sigara içmesini yasakladı. Gazetelere de sigara karşıtı ilanlar verildi.

belgesi-2080

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin