Özelleştirme Teorisi

            Son elli yıldan beri devletler pek çok ülkenin ekonomik faaliyetlerinde daha büyük roller üstlenmişlerdir. Makro ekonomik planlama ve yönetim üzerinde daha fazla etkiye sahip olmuşlardır. Ayrıca, kamu sektörü bütçeleri hem mutlak anlamda hem de özel sektör faaliyetlerinin hacmi ile ilgili olarak gelişme göstermişlerdir. Kamu bütçelerindeki bu büyüme refah programlarında askeri harcamalarda ki hızlı artış ile kamu alt yapısı ve hizmetlerin alanı ve hacminde çok büyük bir artış sonucu meydana gelmiştir. Aynı şekilde az gelişmiş ülkelerde işletmeci bir devlet fikrini benimseyerek devletin faaliyet hacmini büyütmüşlerdir: Bu ülkelerde bir taraftan, devletin büyüme ve kalkınmanın motoru olduğu görüşü ileri sürülürken; bir taraftan da gerek millileştirilmiş endüstrileri işleterek gerekse özel firmaların ve piyasaların işleyişine ciddi şekilde müdahale ederek büyüme hedefine ulaşmaya çalıştığı görüşü benimsenmiştir. (Devlet kapitalizmi). Tabii ki, bazı ülkeler gönüllü, fakat daha çok gönülsüz olarak ideolojik sebeplerle sosyalist ve komünist ekonomik sistemleri kabul etmişlerdir.


           Ekonomide devletin giderek daha aktif bir rol alması ciddi problemlerin doğmasına yol açmıştır. Gerçekten kaynakların tahsisinde, düzenlenmesinde serbest piyasalara daha fazla güven duyulmaya başlanmıştır. Özellikle, özelleştirmeye ve kamu alt yapısı ve hizmetlerinin özel tedarikine doğru anlamlı bir hareket olmuştur. Özelleştirme A.B.D.’ de ve İngiltere’ de moda haline gelmiştir. Özelleştirme A.B.D.’ de merkezi ve mahalli idareler seviye-sinde çokça görülmektedir. Yeni tahvil ihracına seçmenlerin soğuk bakması ve vergileri arttırmaya karşı muh alefetin artması, fonların federal hükümetten transferini azaltmış, merkezi ve mahalli politikacılar pek çok olayda kamu alt yapısı ve hizmetlerine mal ve hizmet temininde özel sektöre dönüş yapmak zorunda bırakılmışlardır. Politikacılar özel sektör tedariklerinin maliyet etkinliğini sağlayabildikleri için, diğer durumlarda faaliyetleri kolayca özelleştirmişlerdir.


           Federal seviyede özelleştirme bir cari yönetim politikası olmaktadır. Mesela Başkan Reagan, başkanın İdari Biriminin bir parçası olarak bir Federal Emlak Tetkik Kurulunu tesis eden, 25 Şubat 1982 tarihli ve 12348 sayılı İdari Kararı onaylamıştır. Bu kurulun görevi federal devletin sahip olduğu fazla reel değerleri (varlıkları) özelleştirmektir. Bununla beraber, zaman içinde idare, özelleştirme politikasının uygulanmasında yavaş hareket etmiştir.


Yönetimin özelleştirme ile ilgisi de yine, genel olarak Grace Komisyonu olarak bilinen, Başkanın Maliyet Kontrolü konusundaki özel sektör araştırma birimince belirlenmektedir. Bu birim bir özelleştirme raporu hazırlamış ve bu raporunda gelecek üç yıl içinde Federal Hükümetin 28,4 milyar dolar tasarrufta bulunmayı öngören özelleştirme önerisinde bulunmuştur. Federal Hukukçularda yine özelleştirme hareketinde bir rol üstlenmişlerdir. Örneğin, Federal Hükümet yine, özel sektör tarafından icra edilen 11.000 ticari faaliyeti halen üzerine almış durumdadır. Posta hizmetlerinde çalışanlar hariç, federal yönetimde görevli her dört memurdan birisi, bu faaliyetleri yürütmektedir. Senatör Warren Rudman tarafından sunulan bir kanun tasarısı Senato’ da müzakere edilmektedir. Bu tasarı ile getirilen bir hükümle, bu gibi federal yönetime ait ticari faaliyetlerin pek çoğu yasaklanmaktadır. Senatörler ve Kongre üyeleri, raportörlüğünü Senatör Steve Symms’ in yaptığı “Federal Yönetimin Özelleştirilmesi” görüşlerini değerlendiren ortak Ekonomik Komite’ nin federal özelleştirme hakkındaki önerilerini müzakere etmektedirler. Ayrıca, özelleştirilecek spesifik federal faaliyetler hakkındaki teklifler de dikkate alınmaktadır. Bakanlığının Conrail’ in satılması konusundaki tavsiyesi Kongre’ de kısa bir süre içinde görüşülecektir. Aynı şekilde, Senatör Steve Symms ve Kongre üyeleri Jack Kemp kamu konutlarını özelleştirmeyi amaçlayan bir kanun tasarısı sunmuşlardır.


            A.B.D.’ deki merkezi ve mahalli idarelere büyük ölçüde benzeyen şekilde, Başbakan Margaret Thatcher İngiltere’ de geniş kapsamlı bir özelleştirme programını süratle ve etkili bir tarzda uygulamaya koymuştur. Geçen beş yıl içinde M. Thatcher 22 farklı metot kullanmak suretiyle bir kaç yüz kamu teşebbüsünü özelleştirmiştir.


Uluslararası alanda önceleri devlet müdahalesine taraftar olanlara hakim olan tavırlar bir dereceye kadar kamu mülkiyetinin ve devlet müdahalesinin en düşük seviyede kalmasını isteyenlerden etkilenmiştir. Bu durum Uluslararası Para Fonu ve A.B.D. Uluslararası Kalkınma Dairesi tarafından desteklenen çalışmalarda ortaya konmuştur. Ayrıca, Dünya Bankası yayını olan 1984 yılı Dünya Kalkınma Raporunda, az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınma problemlerinin serbest piyasa analizlerine yer verilmiştir.


Ekonomik kalkınma konusundaki akademik düşüncelerde ve uluslar-arası teşkilatlardaki davranışlarda meydana gelen değişmeler yanında, pratik açıdan az gelişmiş ülkelerdeki özelleştirme uygulamalarını hızlandıran pek çok faktörde ortaya çıkmıştır. Örneğin;



            – IMF istikrar politikaları, pek çok ülke için, gerekli şartların gerçekleştirilmesine bağlı olarak kamu harcamalarını azaltıcı baskının meydana gelmesine ve keza, etkin kaynak kullanımı ile büyümeyi teşvik edecek politikaların uygulanmasına imkan vermiştir. Şartların tüzük olarak özelleştirmeyi gerektirmediği durumlarda bile, bu politika ekseriya IMF tarafından konulan sınırlamalarda en mantıki araç olarak kullanılmıştır.


            – Gerek Dünya Bankası ve gerekse Uluslararası Kalkınma Bankası bazı faaliyetlerin kısmen veya tamamen özelleştirilmesi imkanlarına daha açık olmuşlardır. Bu açıklık eğer başka sebep yoksa önemli uluslararası teşkilatların özelleştirme hareketlerini ertelememeleri sorununu doğurmuş, bazı durumlarda da uluslararası teşkilatlar özelleştirmeyi teşvik etmişlerdir.


           – Ekonomik kalkınma için hayati önem arz eden sektörler hakkındaki değişen kanaatler, keza özelleştirme tercihi üzerinde etkisi olmasa dahi bu konuda düşünmeyi teşvik edici rol oynamıştır. Örneğin, yurtiçi sanayileri dış rekabete karşı koruyarak döviz temini üzerine yoğunlaştırılmış politikalar yerine pek çok az gelişmiş ülke ihracat hacminin artması ve genişlemesi yoluyla döviz harcamalarını arttırmaya ağırlık vermeye başlamışlardır. Özelleştirme dahil bu uygulamalar az gelişmiş ülke ekonomilerini uluslararası piyasalarda rekabet edebilir hale getirmiştir.


             – Özelleştirme, uluslararası firmaların etkinliklerinde de değişiklikler meydana getirmiştir. Uluslararası firmalar az gelişmiş ülkelere yatırım sermayesinden daha fazla transfer yapmaktadırlar. Bunlar arasında, teknoloji, yönetim bilgisi, piyasaya giriş ve girişimci bilgisi yer almaktadır.


            – Bazı durumlarda, özelleştirme, özelleştirme politikalarının devamından başka bir şey değildir. Bu politikalar ile devlet kamu girişimlerine yatırım yapar. Bununla birlikte, bu strateji ile prens endüstrileri koruma düzenle-meleri söz konusu olabilir bu da uygulamadaki özelleştirme politikalarını olumsuz yönde etkiler.


 

belgesi-312

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin