Doğal Monopol Problemi

Kamu girişimciliği için diğer ileri sürülen problem doğal monopol koşullarının varlığıdır. Eğer bir firmanın ortalama ürün maliyeti, çıktı arttığı halde düzenli olarak azalıyorsa firma “doğal monopol” haline gelmiş olur. Bu durumda, şayet piyasaya birden çok firma arz yapıyorsa, her firma ortalama maliyet seviyesinde üretim yapmalıdır. Bu durumda her firma, piyasa payını arttırmak ve ortalama maliyetini azaltmak için fiyat kırma eğiliminde olacaktır. Ekonomik savaş ise böyle bir ortamda sağ kalanın olacaktır ve o da doğal monopol olacaktır.


            Her hangi bir monopol durumunda, doğal monopolist, fiyatları yükseltecek, çıktıları sınırlayacak ve ekonomik israfa yol açacaktır. Bir çok analist doğal monopollerin varlığının bu sonuçları kapsadığını ileri sürmektedir. Böyle bir durumda yalnızca kamu girişimciliğinin çözüm olacağını düşünmek yanlış olur. Ancak kesin bir çözüm olmasa da, yüksek birim maliyetlerini azaltacağı ve düşük rekabet koşullarından meydana gelen israfı önleyeceği söyleyebiliriz.


             On dokuzuncu yüzyıl ekonomist ve filozofu John Stuart Mill, doğal monopol koşulları altında özel firmaların israfa yol açan bir rekabete yol açtıklarını tartışan ilk kişidir. Ona göre, alt yapı yatırımlarını ve hizmetleri kamu girişimi üstlenmelidir. Ancak Mill’ in analizi itiraz kabul etmez de değildi. Edwin Chadwick 1859′ da Mill’ in analizini tartışmış ve rekabetin hiç bir zaman bertaraf edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Buna rağmen doğal monopol koşullarında rekabetin müşterilere doğru bir hizmet vermede israfa yol açtığını kabul etmiştir. Chadwick tarafından bu konuda öne sürülen önemli bir nokta daha vardır. Buna göre, rekabet bir hizmet alanında tüketici birey yerine hizmet üzerine yönelmelidir. Kısaca, Chadwick özel firmaların bu hizmet alanı içinde bazı özel imtiyazlar ve muafiyetler elde etme çabası ve rekabetinde olduklarını tartışmıştır.


           Harold Demsetz doğal monopol koşullarının elimine edileceği durumlarda dahi rekabetçi sonuçların elde edilebileceği şeklindeki Chadwick fikrini yeniden keşfetmiş ve geliştirmiştir. Ona göre, bir imtiyazın kolayca elde edilmesiyle ve böylece, tüketici bireyden ziyade böyle imtiyazların elde edilmesi için yapılan rekabet ile istenen sonuçlar elde edilebilecektir. Bu durumda, kamu girişimi ve onun etkinsizliği Demsetz’ e göre gizlenmiş olacak ve özel bir doğal monopol ile birlikte ortaya çıkan etkinsizlik ve israflar göz ardı edilecektir.


            Demsetz’in sisteminin anahtarı bir istekler prosedürü olmasıdır. Serbest rekabetin istenen sonuçlarının ve özel arzın maliyet etkinlik ile ilgili istenenlerin elde edilmesinde imtiyaz piyasadaki düşük fiyatlara uyum sağlayabilen firmalara verilen bir ödül olmalıdır. Kamu otoriteleri ya da imtiyaza sahip özel birlikler imtiyazlı bölgede müşteriler için bir pazarlık acentesi gibi hareket edeceklerdir. Kamu otoritesi nitelikli ve nicelikli ve düşük fiyatla mal arz eden firmalara imtiyaz verme arayışında olacaktır. Başarılı bir şekilde fiyat arttıran imtiyazlı bölgede tüm tüketiciler için bir kontrakta sahip olacaktır. Böylece, doğal monopol problemi kamu kaynakları dışında çözüme kavuşmuş olacaktır. Ancak şunu belirtmeliyiz ki Birleşmiş Milletler’ de çok sık kullanılan doğal monopol problemi yaklaşımında, eğer, rekabetçi imtiyaz sistemi benimsenseydi kamu faydası düzenlemeleri de talep edilmeyecekti.


               Doğal monopol problemi ile ilgili dört nokta üzerinde durulabilir: 1- Fiyatlar arzın artan maliyeti üzerinde ya da yönetimsel olarak belirlenmelidir; 2- Ürünlerin arzı nitelik ve nicelik yönünden uygun olmalıdır; 3- Üretim maliyetlerin minimize edilmesiyle yapılması gerekir;  4-Karların üretimi belirli bir çizgide devam ettirecek yeterli sermayeyi sağlayacak düzeyde olmalıdır. Demsetz’ e göre özel rekabetçi imtiyaz düzenlemeleri bu özellikleri yaratacak şekilde sonuçlar meydana getirecektir. Bununla birlikte, Demsetz bu özelliklerin kamu girişimleri tarafından gerçekleştirilirken, özel girişimcilerce de düzenlenebileceğini ileri sürmektedir.


           Bir imtiyaz elde etme sisteminde başlıca iki safha vardır: Bunlar ihale aşaması ve işletme aşamasıdır. İhale aşaması boyunca, etkin rekabet olabilecek bir problemi ileri sürer. Örneğin, imtiyazın varlığının son bulmasında, imtiyaz sahibi sık sık kendi imtiyazını yeniden gözden geçirecek, yeniden görüşmeler yapacaktır. Bu durum monopol gücünün ve zayıf performansın ortaya çıkarılmasında yardımcı olacaktır. Çünkü rekabetçi güçler imtiyaz düzenlemesiyle ilgili çalışmazlar.


             İmtiyaz elde edilmesinin kritiği firmaların orijinal imtiyazları kazanma eğiliminin ve iddiaya göre başarısız görünen bir rekabetçi tehlikenin nedenleri üzerinde yapılmaktadır. İmtiyazların varlığının potansiyel rekabetçiler üzerinde bir avantaj sağlayacağı, zira imtiyazların varlığının imtiyazla birleşmiş maliyet koşulları ve talep hakkında çok daha fazla ve çok daha iyi informasyon temin edileceği; ve potansiyel fiyat arttırıcıların yanıltılabilme ihtimallerinin olduğu ileri sürülmektedir ve potansiyel fiyat arttırıcılar intikaller ya da harekete geçen maliyetler nedeniyle istekten kaçınacaklardır. Bu faktörlerin imtiyaz sisteminden potansiyel rekabeti elimine edeceği tartışılmaktadır.


İmtiyaz sisteminin sunulmasında, Fransız su ve atık su endüstrilerin-den söz etmemiz gerekir.                     Bu  endüstriler  yaşadığımız yüzyılda en başarılı şekilde imtiyaza konu olmuş endüstrilerdir. Bu endüstrilerde, güçlü ve etkin bir rekabet vardır. Benzer güçlü rekabet imtiyazları kullanan diğer sektörlerde de vardır. (Fransa’ da). Örneğin, Holcombe Paris gaz sisteminde böyle imtiyazların öteden beri var olduğu bilinmektedir.


Fransa’ daki su ve atık su endüstrileri için imtiyaz sisteminin etkinliği sosyalist hükümet döneminde de devam etti. Hatta bu endüstriler 1981′ de pek çok ticari faaliyette bulunan firma kamu faydası adına millileştirilirken bu endüstriler millileştirilmedi. Belediye Başkanları kendi politik parti etkilerini önemsemeksizin su ve atık su endüstrilerinin millileştirilmelerine karşı çıkmışlardır. Neden olarak da millileştirmenin hizmetlerin maliyetlerini arttıracağını ileri sürmüşlerdir.


             İmtiyazlar için bir kaç teklif veren kişi olduğu durumlarda dahi, eğer piyasa periyodik bir şekilde rekabetçi ihaleye açılırsa bu durumda rekabetçi sonuçlar elde edilir. “Rekabetçi piyasalar (contestable markets)” olarak adlandırılan yeni teoretiksel alanda yapılan son araştırmalar iki teklif veren kişinin olması halinde dahi rekabetçi sonuçlar alınabileceğini göstermektedir. Bu araştırma eğer piyasalar (bu durumda imtiyaz halinde) rekabetçi ise normal rekabet piyasaları var olsa dahi, “doğal monopol-imtiyaz” koşulları altında piyasa disi plini için rekabet olacağını göstermektedir. Şayet bir imtiyaz için rekabet edilebilir ise, bu şekilde bir rekabet tarzına ulaşılacaktır.


           Fiyatlandırma konusunda ihale boyunca bazı problemlerin yaşanacağı ileri sürülmektedir. Örneğin, eğer imtiyaz hizmetleri azalan maliyetleri de kapsıyorsa, bu durumda rekabetçi ihalenin meydana gelmesi çok mümkündür. Ayrıca ihale edenin vereceği fiyat çıktının marjinal maliyetine eşit olacaktır. Demsetz ihalede hem fiyat farklılıklarına hem de çift-kısımlı tarifelere izin verilmesiyle marjinal maliyetlerde sıfır karların ve fiyat setlerinin elde edilebileceğini ileri sürmektedir. Bununla birlikte, bu karışıklık ihalede fiyat veren imtiyaz kollayanla ilgili daha fazla spesifik bilgi elde edilmesini gerektirmektedir.


             Ayrıca, imtiyazın ihale safhası boyunca meydana gelen problemler, bir imtiyazın uygulanma safhası boyunca karşılaşılabileceği problemlerle ilgili olarak çeşitli şekillerde ifade edilmektedir. İmtiyazlar zamanla doğru orantılı olarak devam etmektedirler. İmtiyazların yaygın ve sermaye alt yapılarının imtiyaz sahiplerince yapıldığı ve işletildiği Fransa’ da, imtiyaz 30 yıldan bu yana devam etmektedir. Özel firmaların yalnızca bir kamu girişiminin sahip olduğu sermayenin işletilmesi ve korunmasında bir imtiyaza sahip olduğu durumlarda, ülkede imtiyazın maksimum müddeti 12 yıldır. Bu periyod boyunca, belki de talep, maliyet ve teknolojide önemli değişiklikler meydana gelecek ve fiyatlandırmada kompleks bir hal alacaktır. Bu yüzden imtiyaz ile ilgili olarak bir uzman raporu gerekecektir. Böylece orijinal fiyatlar layıkıyla değerlendirilebilecek ve imtiyaz devam ettiği müddetçe kontrol edilecektir. Ayrıca beklenmedik “şoklar” ile fiyatların düşme ihtimali göz önünde tutularak anlaşma maddeleri genellikle yeniden gözden geçirilir. Eğer yeniden değerlendirmeler sıklıkla yapılıyorsa, imtiyaz ihalesi, rekabetçi piyasa süreci ile belirlenen fiyatlara dayanarak bu tür imtiyazların karakteristik özelliği olan haksız yararlanmaların olacağı söylenebilir.


            Fiyatlamanın karmaşıklığının nedenleri ve anlaşma müzakerelerinde yer alan uzun dönemli imtiyazların nedenleri çeşitli örneklerle açıklanabilir. İlk imtiyazlar için düşük fiyatlara dayanarak fiyat verilmiyordu. Ancak, genellikle imtiyaz devam ettiği müddetçe söz konusu olan maksimum fiyatlar üzerinden fiyat teklifleri geliyordu. Bu durum deflasyon dönemi boyunca tüketicilerin, enflasyon dönemi boyunca da imtiyazların aleyhine işliyordu.


            Enflasyon ve deflasyon dönemleri boyunca, söz konusu olan hoşnutsuzluk bir çok imtiyazdan vazgeçilmesine ya da imtiyazların hükümet bünyesine alınmasına yol açmıştır. Buna rağmen bazı durumlarda imtiyazlar muhafaza edilir ve bu noktada genel fiyat seviyesindeki değişmelerle beraber durum daha kompleks hale gelir. Örneğin, Paris’ e gaz veren imtiyaz için hem maksimum bir fiyat belirlenmiştir, hem de firma için minimum bir kar düzeyi saptanmıştır. Bu düzenlemeler kent için bazı önemli problemler yaratmıştır. Çünkü Birinci Dünya Savaşı boyunca gaz fiyatlarında çok hızlı artışlar olmuştur. Sonuç olarak, gazın ortalama maliyeti imtiyaz halinde maksimum fiyatların iki katı olacaktır. İmtiyaz minimum kar garantisi sağlanması halinde, kentte imtiyaza verilecek yardımlar vergi gelirlerinden sağlanacaktır. İlk imtiyazların yarattığı problemlerin üstesinden gelmede çok fazla karmaşa yaşanmıştır. Özellikle fiyatların belirlenmesi ve imtiyaz sahibi tarafından verilen maliyet ve talep koşullarını gerçeğe yakın yansıtan fiyatlar konusunda çeşitli karmaşalar olmuştur. Buna rağmen imtiyaz fiyatın değerlendirilmesi ve imtiyaz boyunca artan maliyetlerin karmaşıklığı, şayet imtiyaz yeniden görüşmeler müddetince rekabet edilebilir ise imtiyaz özelliklerini kaybetmez.


             İmtiyazların uygulanma safhası boyunca söz konusu olan ikinci potansiyel problem imtiyazın süresinin bitimine yakın meydana gelir. Teşviklerin varlığı imtiyazın yenilenme şansı olmadığı zaman firmaların yatırımlarını azaltmalarına yol açar.


Yatırımların yapılması ve devamının sağlanmasında ortaya çıkan problemlerin üstesinden gelinebilir. Bunun için, imtiyaz boyunca firmalara yatırımlarını amortize etme izni verilebilir. Bundan başka imtiyazların firmaların performans kriterlerine bağlı olarak yararlandırılmaları sağlanabilir. Özellikle bu koşul, firmaların kontrakta bağlı olarak kontrol edilmelerini ve bunun tüm sorumluluklarını taşımalarını garanti eder. Ancak yine de imtiyazı sağlayan (devlet) bunun tüm sorumluluklarını firmaya bırakmayarak, zaman zaman tüketici adına/lehine kontrollerini yapar.


            Kamu sektörünce yapılan sosyal yatırımların ve hizmetlerin özel sektörce etkin bir şekilde yapılmasının mümkün olacağına dair önemli teorik destekler söz konusudur. Mülkiyet haklarının fazla olduğu durumlarla az olduğu ya da kamusal olduğu durumlar karşılaştırıldığında en iyi sonuçlar birinciden yana alınır. Teorik bakış açısından hareketle kamu sosyal yatırım ve hizmetlerinin özel sektörce karşılanması halinde daha etkin olacağı sonucuna varılabilir.


             Ancak kamu malları ve dışsallık problemleri nedeniyle kamu girişiminin gerekli olduğunu düşünenlerde az değildir. Bununla birlikte, çalışmada görüleceği gibi, bu problemler hizmetlerin bir özel ya da kamu girişimi tarafından yapılması kararını etkilemez.


            Yine de, kamu arzı ile ilgili düzenlemelerde doğal monopol problemleri söz konusudur. Doğal monopol problemleri, bir çok ekonomist tarafından kabul edilmemektedir. Ancak bazı durumlarda, özellikle varlıklarla ilgili olarak yüksek düzeyde ihtisaslaşma ve önemli yatırımların olması halinde bu problemler söz konusu olmaktadır. Ancak, doğal monopol problemleri rekabetçi ihale sistemi ve imtiyazlar için bir rekabet piyasasının yaratılmasıyla bertaraf edilebilir.  


 


            Böylece, hatta bu özel durumlarda dahi teoratiksel bakış açısından hareketle, kamu arzına karşılık özel arzı savunabiliriz.(1)


—————————————


 (1) Steve H. Hanke, “The Theory of Privatization”, in: Stuart M. Butler, (Ed). The Privatization Option. A Strategy to Shrink the Size of Government – Washington D.C.: The Heritage Foundation, 1985. syf.1-14.

Çeviren: Prof.Dr. Fevzi Devrim

belgesi-313

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin