Karışıklık ve Sömürü

İngilizlerin çalışmaları düzensiz ve çok sert: Gerçekten sivil ve asker İngiliz memurlar mütavazı bir tavır takınıyorlar. Acaba İngilizlerin kuruluşlarında aksayan bir şey mi var? Gerçekten de öyle gibi, çünkü İngilizlerin ciddî otoritesi altında ezilmiş olan İstanbul’un sinir bozucu, çok karışık ve düzensiz bir görünüşü var. İngiliz görevliler de, hiç utanmaksızın Türkleri boyuna sömürüyorlar. Türk esnaf, ticaretlerini sürdürebilmek için, her gün İngiliz memurlarına ne kadar para vermek gerektiğini iyice öğrenmişler; durumu iyi olanlar itirazsız bu parayı ödüyorlar. İngiliz yönetimi baştan aşağı rakamlarla meşgul. Cezalardan kurtulmak için şu kadar lira, eğer ”İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ne üye değilseniz bu cezalar iki, üç ya da dört kat olmakta. Bir Türk’ün iş yapabilmesi için az ya da çok bir miktar para ödemesi gerek.

 

1914 yılına kadar Doğu’daki iyi İngiliz yönetimi ile bu şekildeki idare arasında ne büyük çelişki var.

 

İstanbul’da İngilizler

 

 

İngilizler için ikinci bir güçlük de, İstanbul’da gerçek anlamda bir İngiliz kolonisinin bulunmamasıdır. Yunan ve Malta asıllı olup İngiliz etiketi altında İstanbul’da ticaret yapan bazı Anglo-Levantenler varsa da, bunların Londra ile pek bağlantıları yok. Yüksek komiserlikte bulunan büyük rütbeli subaylar diğerlerinden ayrı bir grup oluşturuyorlar. Bunlar görevlerini, yerli halkla bir kelime bile konuşmadan yapıyorlar. Görevleri birkaç gün, birkaç ay ya da birkaç yıl sürebiliyor,   ama cahillikleri sürüp gidiyordu.

 

Önceleri, İstanbul’daki aydın İngiliz gençleri şimdi acaba neredeler? Sultan Hamit zamanında İstanbul’da bunlar pek çoktu ve bunların geniş görüşleri, sağlam ve mantıklı düşünceleri, yeni gelenlere yol gösteriyordu. Bunlar hakikat uğruna, çoğu zaman ülkelerinin çıkarlarını bile unutabilecek bir olgunluktaydılar. Aynı zamanda İslâm dinini iyi tanıyor ve onu seviyorlardı.

 

Bugün İstanbul’da, bir sürü ikinci sınıf ajan dolu, İngiliz kampında ahlâksızlık ve yalan, çok geçerli bir formül halinde.

 

Fransızlara gelince, bunların gerçek anlamda ve Fransız unsurlardan oluşan bir kolonileri var. Bunlar Türkleri aldatmıyorlar ve Türkler de akıl danışmak için onlara başvuruyorlar. Fransız Büyükelçisi General Pelle çok değerli bir zat. Fransızlar onun çevresinde toplanmışlar. Hepsi de durumun vahametini çok iyi anlıyorlar. Bunların kampında ne ahlâksızlık, ne de yalan var. Hepsi de çalışmalarını, hiçbir şahsî çıkar gözetmeksizin, akıl, mantık ve sağduyularıyla çok iyi bir biçimde yapıyorlar ve büyük bir anlayış göstererek rakip kampın üzerine çöken fırtınayı önlemeye gayret ediyorlar.

 

İstanbul yine aynı bekleyiş içinde. Onu bölen bazı gruplar birtakım entrikalar çevriyorlar, ama asıl savaş daha uzaklarda, on sekiz ay önce ilk kımıldanışını gördüğüm Anadolu’da cereyan ediyor. Bugün acaba oralarda neler olup bitmekte? Bunu kesin olarak kimse bilmiyor. Ancak şuradan buradan bazı haberler sızıyor. Bunu iyi bilmek için oralara kadar gitmekten başka çare yok.

 

Kaynak: Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
belgesi-2693

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin