Kötü Bir Lider Olmayın

Kötü lideri, iyi liderden ayırmak zor ir iştir. Çünkü kötüler, iyi liderler gibi kararlıdır, iyi konuşur ve çevresindekileri etkiler. Ancak bazı karakter özellikleri ile tutum ve davranışlar kötü lideri ele verir.

 

Yönetim bilimi kitaplarında hep iyi bir liderin hangi niteliklere sahip olması gerektiği anlatılır. Ancak gerçek hayatta iyi liderler kadar kötü liderler de vardır. Kötü liderlik kurumlara veya ülkeye zaman kaybettirir. Çünkü kötü lider, yönetim sistemini kendini uzun süre görevde tutacak şekilde örgütler, çevresini ise kendini kayıtsız şartsız destekleyecek insanlardan seçer.

Kötü lideri, iyi liderden ayırmak zor ir iştir. Çünkü kötüler, iyi liderler gibi kararlıdır, iyi konuşur ve çevresindekileri etkiler. Ancak bazı karakter özellikleri ile tutum ve davranışlar kötü lideri ele verir.

Esasında kötü lideri, içinde bulunduğu ortam ve çevresindeki insanlar üretir.  Etrafındakilerin "vazgeçilmez adam" olarak gördükleri "sözde" karizmatik yöneticiler, zamanla kendileri de bu övgülere inanır. Yeteneksizlik, vizyonsuzluk ve popülizm de işin başında olumlu niteliklere sahip görünen liderin performansını kötüleştirir. Her başarısızlık bu tür liderleri gerçeklikten biraz daha koparır, bazen paranoyaların kucağına atar. Sürecin sonunda kurumda veya toplumda şiddetin dozu yükselir, ekonomik performans iyice geriler. 

Kötü liderliğin zararlarını ancak demokrasinin derinleşmesi önlenebilir. Eleştiri ve tartışma özgürlüğü sayesinde, kitleler kötü liderlerin denetleyebilir ve gerektiğinde demokrasinin kurallarına uygun bir şekilde görevden alabilir.

 

Kötü liderin profili

Başında bulunduğu kuruma, şirkete, sivil toplum kuruluşuna ve ülkeye zarar veren kötü liderleri aşağıdaki nitelikleri ve özellikleri ile tanıyabilirsiniz: 

Sinirlidir: İyi lider, sabırlıdır. Kötü lider ise çabuk sinirlenir. Çoğunlukla bağırarak ve el-kol hareketi yaparak kitlelere seslenir. 

Empatik değildir: Kötü liderde sempati belki mevcuttur ama onun yüreğinde empati duygusuna ve başkalarını anlama isteğine yer yoktur.

Çok konuşur: Her fırsatta konuşup, sözünü eskiten kötü lider çabuk yıpranır. Haydar Aliyev’in dediği gibi "İyi lider, sözlerini mücevher terazisinde tartıp kullanmalıdır."

Mazeret üretir: Sık sık mazeret üreten ve geçmişi suçlayanlar yönetici olabilir ama liderlik niteliğini hiçbir zaman kazanamaz.  Kötü lider geçmişin kazanımlarını inkâr eden ve "Her şeyi ben yaptım" der.

Özür dilemez: Her zaman haklı çıkmak isteyen ve özür dilemeyen bir yönetici gerçek bir lider olamaz.  

Tribünlere oynar: Kitlelere gerçeği söylemek yerine, dalkavukluk yaparak gerçek dışı açıklamalar yapanlar iyi lider olamaz.

İçten pazarlıklıdır: Kötü liderin zihninin bir yerinde muhakkak bir "gizli gündem" vardır.

Koltuğa yapışır: Uzun görev süresi lideri bozar ve kendinde bulunmayan niteliklerin bulunduğunu düşünmesine yol açar. 

İşkoliktir: Gece gündüz çalışan işkolik bir liderin performansı zamanla kötüleşir. Dengeli bir hayat ise liderin iyi niteliklerini korumasını sağlar.

 

 "VAZGEÇİLMEZ LİDER" ADAM YETİŞTİRMEZ
Yeri "gerçekten" doldurulamayacak yönetici, iyi bir yönetici değildir. Çünkü iyi yönetici, görevden ayrılmadan çok önce, yerine geçecek kişileri yetiştirir. İyi yöneticinin rahle-i tedrisinden geçen kişiler ondan öğrendikleri ile öğünür. Bu yönetici, şirkete en yetenekli gençleri almaya dikkat etmiş, sürekli büyümeyi sağlayacak bir sistem kurmuş, kendini adeta lüzumsuz kılmıştır. 

Bir de "vazgeçilmez" adamlar vardır. Bu kişiler gerçekten çalışkan ve yeteneklidir. Şirketin geçmişindeki her olayı ezbere bilirler. Ancak vazgeçilmezlerin tek zaafları işin püf noktasını hep kıskanç beyinleri içinde saklamalarıdır. Onlar kalfalarına 40 hüneri öğreten ama en önemli 41. hüneri kendine saklayan eski zaman ustaları gibidir. Vazgeçilmez adam, fikir ve deneyimlerini geniş kitlelere duyurmak için kitap yazmaz, bir "ekol" oluşturmaz. Ekip çalışmasına önem vermez. 

Vazgeçilmez adam, görevinin başındayken bir sorun yaşanmaz. Ancak bu yönetici, herhangi bir nedenle işi bıraktığında herkesi bir korku sarar. "Büyük adam" yerine geçecek bir kişiyi, göreve hazırlamamıştır. Yetenekli bir "ikinci adam" yoktur. Yeteneksiz kişilerin başlatacağı iktidar kavgasının, şirketi bir "fetret dönemi"ne sokacağı korkusu giderek yaygınlaşır. Çünkü vazgeçilmez adamla birlikte onun beynindeki "istikrar ve büyüme formülü" de şirketi terk edecektir.

Esasında vazgeçilmez adamlara fazla kızmamak gerekir. Çünkü bu yönetici tipini, çevresindeki yeteneksiz ve vasat insanlar yaratır. Her zor sorunun çözümünü doruktaki adama bırakan, kendini geleceğe hazırlamayan beyin tembeli bu çevre, sürekli olarak  "vazgeçilmez adam" üretir. Vazgeçilmez adamların yönettiği kurumlarda, geniş ufuklu bir vizyondan, bir hizmet tutkusundan kaynaklanan, fikir ve projelerin çarpıştığı bir" iktidar mücadelesi"nden eser yoktur.

Türkiye’de siyasi partilerde, sendikalarda, sivil toplum örgütlerinde işler çoğunlukla "vazgeçilmez adam" yöntemi ile yürütülür. Bu nedenle sürdürülebilir bir büyüme ivmesine sahip kurumlarımızın sayısı çok azdır. Vazgeçilmez adam sendromu en olumsuz etkisini sosyal demokrat partilerde göstermiştir. Son 35 yılda bu partilerin liderlerinin kendilerini "vazgeçilmez" ilan etmeleri, sola tek başına iktidar yolunu kapatmıştır.

 

KARİZMATİK LİDER MACERA PEŞİNDEDİR
Karizmanın başarıdaki rolü, siyasette, ekonomide ve sporda sık sık tartışılır. Bazıları, karizmanın yönetimdeki başarının ön koşulu olduğunu iddia eder. Bir karizma sahibi olmayan yöneticilerin başarılarının sürekli olmayacağı yönündeki inanç da epey güçlüdür. 

Karizma kelimesi, "lideri diğer insanlardan farklılaştırdığına inanılan, yaradılıştan gelen olağanüstü özellikleri" tanımlar. Karizmatik liderin peşinden gidenler, güven ve inançlarının nedenini tam olarak açıklayamaz. Karizmatik yönetici, bakışı, duruşu ve konuşması ile insanları, büyüler,  bir mıknatıs gibi kendine çeker, peşinden sürükler. 

Karizmanın farklı kaynakları vardır. Bazen yöneticinin fiziği insanları etkiler. Kitleleri coşturacak kadar iyi konuşmanın da karizma oluşumunda rolü olduğu söylenebilir. Bazı durumlarda ise geçmiş yıllarda gerçekleştirilmiş önemli bir başarı karizmanın kaynağı olur.

Geçen yüzyılda biraz da medyanın etkisiyle tüm ülkelerde karizmatik liderler büyük güç kazandı. Tek bir insan, dönem dönem toplumların tarihine yön verdi. Karizmatik liderlerin neredeyse tümü zor günlerde bir "mehdi veya mesih gibi sahneye çıktı.

Son yıllarda ise toplumsal hayatta ve iş dünyasında karizma eskisi kadar gözde değil.  İnsanlar, bugün yöneticinin yalnız havasına değil, icraatına ve aldığı sonuçlara bakıyor.

Karizmanın gözden düşmesinde bu tür liderlerin aşağıdaki zaafları da önemli rol oynadı:

-Karizmatik lider, herkesi, kendisi işin başında olmadığı takdirde, işlerin iyice karışacağına inandırır. Etrafına evet efendimci, yeteneksiz ama kendisine körü körüne bağlı kişileri toplar.

İşler ters gittiğinde ise bu çıkarcı kitle liderin etrafından çil yavrusu gibi dağılır.

-Yapılan yanlışların düzeltilmesini sağlayacak bir mekanizma kurulmadığı için, karizmatik lider zamanla gerçeklikten kopar ve hata yapar.    

-Karizmatik lider, tipik bir narsisisttir: Kendinden başka hiç kimseyi beğenmez. Elindeki yetkiyi kadrosuna devretmeye yanaşmaz. "Benden sonra tufan…" anlayışı ile karar alır. 

-Karizmatik yöneticinin hayal gücü geleceğe değil, geçmişe yöneliktir. İşler karıştığında macera rayışı güçlenir ve yönettiği kurum veya ülkeyi felakete sürükleyebilir.

Toplumlarda eğitim ve kültür düzeyi yükseldikçe sahte bir karizma ile kitleleri peşinden sürüklemek zorlaşıyor ama her toplum arada bir bu tuzağa düşebiliyor. 

 

UFUKSUZ LİDER FIRSATLARI GÖREMEZ
Bazı ülkelerde, ekonominin, siyasetin ve iş hayatının odak noktasında "bugün" vardır. Sorunlara ancak ortaya çıktığında ve iyice baş ağrıttığında el atılır. Gelecek deyince birkaç ay sonrası anlaşılır. Bugün için çözüm aranırken, gelecekten çok geçmişin etkisi altında kalınır. Bu ortamda göreve gelen ufuksuz liderlerin ortak özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür

-Ufku dar lider Türkiye’nin, ekonominin ve sektörün geleceği ile ilgili bir vizyona sahip değildir. Beyninde ufku tarayan bir "üçüncü göz" olmayan kişi, günlük sorunlar içinde kaybolup gider ve hedefine ulaşamaz. 

-Ufuksuz lider, ekonomiden anlamaz, işin kötüsü ekonomi bilmeden yönetmenin mümkün olduğuna inanır. Ekonomi yönetimini bu işin uzmanlarına havale eder.

-Ufuksuz lider, politikayı kafakol ilişkileri ve hokus pokus yöntemleri ile adam ayartma sanatı olarak görür. Politika ve proje üretimine önem verilmediği için, uzun vadede kitlelerden gerekli desteği alamaz.

-Geleceği beyinde kurmak olarak tanımlanan stratejik düşünce alışkanlığı ufuksuz lidere yabancıdır. Hep hazırlıksız yakalandığı için geleceğin risk ve fırsatlarını fark edemez. Bu nedenle olayların önünden değil hep peşinden gitmek zorunda kalır. 

-Beyninde umutlu bir vizyonu yaşatamayan liderin karamsarlığı ve çaresizliğini kitlelere de bulaşır. Girişimcilere yeni yatırımlar, yaratıcı çözümler ve yeni pazarlar için bir heyecan aşılayamayan liderin ülkesi kalkınma yarışında gerilerde kalır.  

-Ufuksuz lider ancak durumu idare eder ve mevcudu korur. Ufuksuzluk muhalefet partilerinde ise daha vahim sonuçlar doğurur ve negatif siyaset yöntemlerinin uygulanmasına zemin hazırlar.

 

POPÜLİST LİDER GELECEĞİ DÜŞÜNMEZ
Genel oy hakkının bulunmadığı dönemlerde "popülizm" (halkçılık), geniş halk kitlerinin sosyal ve ekonomik haklarını koruma görevini üstleniyordu. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak bu akım, siyasette ve edebiyatta etkili oldu,  demokrasinin derinleşmesini sağladı.

Bu terimin günümüzde farklı anlamları var. Ekonomik alanda bu terim, kamu harcamalarının üretkenlik ve rasyonellik ilkesi dikkate alınmadan ve kaynak bulunmadan arttırılması anlamına geliyor.  Siyasette ise bugün ile gelecek arasında, toplumun bir kesiminin talepleri ile toplumun genel yararı arasında denge kuramayan uygulamalar popülizm olarak nitelendiriliyor.

"Popülizm" terimi günümüzde daha çok sahte ve sözde halkçılık anlamında kullanılıyor. Her kesim devletten mümkün olan en yüksek menfaati  koparmak için mücadele ettiği için popülizm, çıkar çekişmelerini ve rant paylaşım kavgalarını yaygınlaştırıyor. 

Popülizmin Güney Amerika’daki babası Juan Peron, bir zamanlar Arjantin’deki politik çekişmeleri kedilerin mart ayındaki gönül işlerine benzetmişti. Peron şöyle diyordu: "Dışarıdan bakınca damdaki kedileri kavga ediyor zannedebilirsiniz. Ama onlar kavga-döğüşle de olsa soylarını devam ettirir. Bizim partimizdeki kavgalar da kedilerin bu didişmeleri gibi üretkendir. Sonuç olarak  Peronism ayakta kalır ve gelişir."  Peron’un dediği gibi kavga ortamı, popülizmi ve Peronizm’i sürekli besledi ama geleceği düşünmeyen kötü liderler nedeniyle Arjantin hep kaybetti. Geçen yüzyılın 30’lı yıllarında gelişmiş ülkeler arasında olan bu ülke, popülizm nedeniyle 60 yılını heba etti.  

Popülist lider hesaplarını kısa vade için yapar. Onun için gelecek değil, yalnız bugün önemlidir. Siyasette tribünlere oynamayı tercih eden bu tür liderlere bizde de çok rastlanır. Sivil toplum kuruluşlarında yalnız kendi üyelerinin çıkarlarını koruyup, geniş halk kitleleri ile ilgilenmeyen liderlere sık sık rastlayabilirsiniz. Bu tür bir popülizmde en büyük sıkıntıları çeken kesimler, örgütlenme fırsatı bulunamadığı veya iyi örgütlenemediği için sesini duyuramaz.

 

LİDERLERİN PERFORMANSINI DÜŞÜREN HASTALIKLAR 
Küçük şirketleri yönetenlerden devlet adamlarına kadar bazı liderlerde görülen aşağıdaki hastalıklar, yönetim performansını düşürür ve gelişme yollarını kapatır: 

Erteleme alışkanlığı: Bizim siyasetçilerimizin ustası olduğu ve sosyal bilimcilerin  "erteleme sanatı" (art of procastrination)  diye adlandırdıkları yöntem, sorunları erteleyerek zamanın ufalaması ile çözmeyi amaçlar. Normal dönemlerde iyi sonuç veren bu yöntem, hızlı değişim dönemlerinde sorunların birikmesine ve kangren olmasına yol açar.

Çapa bağımlılığı: Vizyon ve strateji eksikliği nedeniyle ülkenin ve insanlarımızın dinamizmini harekete geçiremeyen ve gerekli reformları yapamayan liderler, tüm umutlarını dış dinamiklere bağlar. Şirketlerde umut Ankara’nın alacağı kararlardadır. Ekonomide ise AB’nin ve IMF’nin performans kriterlerinden ve çapalarından medet umulur. 

Akrabacılık: "Nepotizm" olarak da adlandırılan bu yönetim zaafından kurtulamayan liderler önemli görevlere akrabalarını ve diğer yakınlarını getirir. Lâyık olmayanların önemli görevlere getirilmesi, aile şirketlerinde sorunlara yol açarken, devlet yönetiminde yolsuzlukları ve usulsüzlükleri yaygınlaştırır.

Teknofobi: İleri teknoloji yatırımlarının riskinden çekinen liderler, geleceğin sektörlerinde ve pazarlarında varlık gösteremez. Bilgisayar, nanoteknoloji ve genetik konusunda bugünden gerekli önlemleri alamayan devlet adamları ise ülkesine kalkınma yarışında tur kaybettirir. .   

Kuralsızlık: Yüksek kâr amacı için her şeyi mubah gören zihniyet, yerini çalışanların, halkın ve ekonominin çıkarlarını da gözeten "yönetişim" anlayışına bırakıyor.  Bu değişimi fark edemeyen makyavelist liderlerin şirketleri sonraki dönemlerde büyük maliyetlerle karşı karşıya kalabiliyor.

İçe kapanma: Dünyadaki gelişmelerden kopan ve yalnız iç pazara yönelen bir şirketin yöneticisi, dış rekabete karşı koyamaz. İhracat yapacak duruma gelemeyen bir şirket iç pazardaki payının erimesine engel olamaz.

 

belgesi-1801

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin