Kuantum Alan Kurami

Bir kac cumle ile kuantum alan kurami soyle anlatilabilir: Kutle ve enerji Einstein ‘in E= m.c2 formulune gore birbirine cevrilebilir. Bos uzay gercekte o kadar da bos degildir( casimir etkisi). Saniyenin 10 milyar kere tirilyonda biri (10* uzeri 22) suresince ortaya cikip kaybolan parcaciklarla doludur. Iki temel parcacik aralarinda kuantum alanini ileten parcacik yani” kuantum alaninin kuantumu ”( Aslinda bir parcacigin alansal yapisini yine bir parcacik cinsinden elemanter parcacik kumeleri etkisi ve dagilimiyla aciklamak   bir paradokstur) alis verisi yaparak etkilesirler. Bu yorumla bos uzayda bile parcacik karsit parcacik ciftlerinin  surgit kendiliklerinden olusup – yokolmalari (vakum calkalanmalari) aciklanabilmektedir. Kuantum alan kuraminda parcaciklarin (proton, notron,elektron,pozitronlar, mezonlar…) kuantum vakumunda nasil ortaya cikip kaybolduklari henuz tam olarak anlasilmis degildir. Ama Einstein’ in genel gorecelik ve Maxwell ‘in elektromanyetik kuramlari cercevesinde salt uzay-zaman levhasindaki mikroskopik noktalarda meydana gelen bukulmelerin atom alti olceklerde yeni parcaciklarin olusmasini saglayabilecegini  biliyoruz. Bu baglamda kuantum kuraminin genel gorecelik kuraminin ayaklari ustunde durdugunu soylemek yanlis olmaz. Peki ama salt uzay-zaman levhasi nedir. Isigin icerisinden yayildigi ortam tam olarak nedir. IsIk gercekten bir sey icinde mi yayilir. Yada zaman ve uzayin cizgileri isigin elektromanyetik alansal cizgilerinin bir ifadesimidir? kuantum alan kurami;   isIk fotonlarinin yada dalgalarinin yada elektron, proton, notron.. gibi atom parcaciklarinin ortaya cikis ve kaybolus sureci hakkinda tam bir fikir sahibi olmasada bu iki surec arasinda her tur parcacigin sacinip dagilmasi esnasindaki  devinim sureci boyunca bu parcaciklara ait davranislarin bir dizi olasilik hesaplari (kuantum dalga fonksiyonu) cinsinden  ifade edilmesine yarayan   matematiksel bir teknik dildir.

Eger Zaman ve IsIk  uzerine tam bir bilgiye sahip olsaydik uzay/zaman da solucan deliklerini, boyut degistirmeyi, karsit yercekimi dalgalarini, zaman kaymasi fenomenini, zaman yolculugunu tam olarak anlayabilirdik. Ve uzay gemilerimizi isIk hizi ve ustu hizlarda zaman akimlari boyunca yurutebilirdik. Uzay/zaman’in duz cizgilerini istedigimiz gibi egip -bukebilirdik. Bosluk dedigimiz alana hayali mikroskoplarimizi yoneltip baktigimizda orda bir isIk frekansi havuzunu gorecektik. Mikroskopun  gorus gucunu arttirdigimizda karsimiza salt uzay/zaman cizgilerine  burunmus elektromanyetik bir kopuk cikacakti ! Ve bu boslukta bir var olan bir yok olan parcacik bulutuyla karsilasacaktik. Bu durumda kendimize sorariz  ”bir seye ne zaman tam olarak parcacik denir ve ne zaman bu parcaciklar bos uzayin bir ogesi olarak ele alinabilir ?” Iste fizigin tum gizemi bu atom alti olcekteki dunyada gizlidir. Tam bu noktada ‘alan’ parcaciga, parcacik ‘ta  alan ‘a  donusur. Ve uzay-zaman cizgileri birbirine  karisir. Kuantum kopugunde, kuantum fiziginin denklemleriyle genel gorecelik denklemleri birbiri icerisinde eriyerek tek bir ”etki kuantumunun”  gizli ve derin yapisini anlatan yeni bir denkleme donusur.Bu yeni denklemler parcaciklari; ucboyutlu uzay-zaman   kafes cizgilerinin bir dorduncu boyut dogrultusunda kendi ustune cokup  girdaplasarak olusan ucboyutlu kuresel isIk vorteksleri olarak tanimlar. Bu durum enerjinin maddesel bir parcaciga donusmesidir.Buna gore bir parcacigin yok olmasi o parcacigi olusturan ‘kendi ustune dugumlenen uzay-zaman cizgilerinin’ acilip serbest kalmasi anlamina gelir.Bu bir baska anlamda maddenin enerjiye cevrilmesidir. Iyi ama bu durum kendi uzay yada zaman boyutumuzun disina cikmak anlamina gelmez! Peki bir parcacik orijinal haliyle zaman-uzayin kapali cizgileri boyunca nasil  yerdegistirebilir.Parcacikla birlikte parcacigi yansitan uzay-zaman cercevesini kesip baska bir   uzay-zaman cercevesi ile kaynastirip birlestirmek nasil mumkun olabilir.Belli buyuklukteki bir parcacik icin kuantum vakumu dalgalanmalari hissedilmeyecek kadar zayiftir.Boyle bir parcacik kendi cevresindeki uzay-zaman kafesini bozup yonlendirerek kendisini yercekimsel bir dalga ustunde uzay-zamanin kafes cizgileri boyunca sorf yaparcasina  kaydirip sevk edebilir.

Isigin davranisini anlamak icin hiperuzaya  ve yuksek boyutlara acilmaktan  baska care yoktur. Benim arastirmalarim gostermistir ‘ki isIk enerjisi uzayda yer isgal eden ve uzay dan ayri bir dalga formu degildir. IsIk enerjisi uzay dokusu  yada   alani denebilecek vakum enerjisinin kendisidir. Yani buna gore isIk, uzayda yayilan bir sey degildir. IsIk, zaman akimi boyunca uzaysal enerji dokusunun ”kaynatilarak kopuklestirilip dalgalar biciminde” gecen zaman icerisinde uzayda yayiliyormus gibi gosterime sokulan bir zaman dalgalanmasidir. Isigin yayilmasi, uc boyutlu enerjinin kendini   ust boyuta dogru( kendi boyutunu) acarak kendisini titresimler bicimde uzatip-acarak-genisleterek- enerjinin surdurulen hareketi biciminde kendisini bir zaman akimi olarak -gostermesinden ibarettir. Zaman akimi ve isigin yayilmasi  -icsel titresim dongusu- arasinda bir baglanti vardir.Bu formule edilebilirse zaman akiminin fiziksel bir gercek oldugu ortaya konulabilir. IsIk  enerjisinin ic titresim modlarina dogrudan bir etki  ile fiziksel olarak zaman akimini yavaslatmak hizlandirmak yada zaman akiminin ilerisine ve gerisine dogru uzay/zaman da bukulmeler yaratmak olasi hale gelir.

Bu kuramin kuantum bicimindeyse kabaca uzayin her noktasinda bir kuantum harmonik osilatoru bulunur. Ve bu ”nokta” zaman ‘ la ozdeslestirilebilecek bir parametredir. Zamanin akim hizi ve bu harmonik osilatorun temel isIk hiziyla ozdes hiz frekansi birbirine senkronizedir. Enerji ile zaman iliskisine dair zamanin, enerjinin uretilme ”ritmi” ne daha dogrusu enerjinin kendi degerini aynen-tekrarlama (yani kendini aynen-yeniden- uretme) frekansina bagli oldugunu bilmeliyiz.   Alan, her yere  dagilmis fiziksel bir sistem oldugu icin, her noktada ayni dalga frekansi ”f ” gecerlidir; boylece her noktada (uzay-zaman noktasi) enerjileri  h x f ‘ nin  tam sayi katlari olan   ”alan tanecikleri ” yani fotonlar uretilebilir.Ve alani yaratanda yada duz uzay/zaman levhasina neden olan seyde bu her bir nokta arasindaki eszamanlilik uyumudur. Evrendeki hersey  bu  isIk titresimlerinden bu foton noktalarindan olusur. Titresim frekanslarinda milyonlarca degismeler vardir. Ancak, bilindigi gibi hic bir sey isIk hizindan daha hizli titresmez. Isiga ait her bir renk bandi yada frekansi farkli bir hizda titresir. Bilim adamlari isigi yada evren denen bu elektromanyetik isIk havuzunu  birbirinden ayri bant ve dalga boylarindaki isima gamlarindan ve hiz frekanslarindan olusmus bir  frekans havuzu gibi goruyorlar. Biz bu alana  sifir nokta enerjisi  yada  kuantum boslugu adini veriyoruz. Eger evreni isIk hizi frekansinda titresen tek bir isIk frekansi ve dalga boyu bandi gibi gorebilirsek ( tek bir evrensel dalga fonksiyonu= ZAMAN DALGASI  = Bir AN ) ve evreni tek bir butunsel yapi olarak gorebilirsek Einstein’ in salt uzay -zaman alanina ulasabiliriz.



Boylece zaman ‘ in akis hizi zaman/uzay salt alaninin   temel titresim oranina (frekansina) ve devir adedine bagli olmus olur. Iste zaman/uzay salt alaninin bu temel titresim devrindeki harmonik sapmalar salt   uzay/zaman  geometrisinde boyutsal bir faz degisimi olan  uzay/zaman egriligi olarak karsimiza cikar bu baglamda yercekiminide uzay/zamanla birlikte  varolabilen bir fenomen olarak ortaya koymus oluruz. Bir bakima yercekimi zaman icerisinde meydana gelen hafif bir zaman kaymasidir. Yani yercekimi denen uzay egriligi,  uzay alani icerisindeki kuantum vakumuna ait her bir noktanin  diger bir noktayla olan eszamanlilik uyumunun yitirilerek zamansal bir faz farkininin meydana gelmesi olayidir.Ve bu da kutlecekiminin kuantum harmonik osilatorundeki  titresimsel bir sapma olarak ortaya ciktigini gostermis olur. Boylece ”uzay/zaman cizgilerine bagli bir maddeyi” olusturan atom-alti zerrelerin elektromanyetik enerjisini hizlandirarak bir tur zaman kaymasi etkisi denebilecek boyutsal bir faz degisimi yaratabiliriz. Ve boylelikle PHILADELPHIA DENEYI’ nde sozu edilen geminin,  ”alansal enerjilerin karsilikli rezonansi ve catistirilmasi ilkesiyle” maddenin (geminin) zaman fazinda da bir degisme yaratabilmemiz  ve geminin ortadan kaybolmasi olanakli hale gelmektedir. Bu deney bir yalan yada bir fantezi urunu olsada bu dusunce bir gercektir!

Zamanin zaman yolculuguna iliskin niteligini aciklarken su iki soru vardir: Birincisi zaman nelerden olusur sorusu -birbirine kopmaz zincirlerle bagli tarih orgusunden mi ya da ustuste veya yanyana konmus "AN" lardan mi?

Bir dorduncu boyutta ust-uste binen ya da yanyana gelen iki ayri zaman dilimindeki- iki ayri olayi -uc boyutlu zihnimizle hayal edebilmek oldukca guctur.Zaman’i fiziksel bir uzunluk olarak gorebilmeyi basardigimizda onu egip-bukerek gecmisin ve gelecegin fiziksel noktalariyla bitistirebilecegimiz gercegi ortaya cikar. Zaman, cok plastiksi bukulup-katlanilabilen bir akistir, bir boyuttur ya da bir uzamdir derken ‘zaman fenomeninin’ enerji alanlarina bagli bir titresimsel ritmin yansimasi oldugunu bilmeliyiz.Uzaya bagli bu farkli zaman frekanslarinin  -birbirine devreden zaman titresimlerinin- uzayda yaratilacak guclu elektromanyetik uyaranlar karsisinda   birbirleriyle senkron hale gelebilecegini ve bu frekanslarin ustuste binip catisabilecegini ifade etmek istiyorum.Dev elektromanyetik duzeneklerce ‘uzay-zamanin enerji vakumu’ icerisinde yaratilan catisma alanlarinin ortasina dusen insanlar ve cisimler, gemiler ve ucaklarda uzay-zamanin makroskopik olceklerde kendi ustune bukulup- egrilen cizgilerince zamanda ya da mekanda kaymalara ugrayabilirler. Aslinda zaman boyutlarinin dorduncu boyutta asili duran elektromanyetik bir frekanslar butunu oldugunu kavradigimizda, kati sandigimiz, gercek dedigimiz tum yasamimizi paylastigimiz hersey tum binalar, bu gezegen, yildizlar, hatta uzay boslugunun kendisi bile ve hatta tum bunlari yansitan-icine alan ‘Gecmis-Simdi-Gelecek’ dedigimiz zaman kaliplarinin bile dev bir elektromanyetik seraptan baska bir sey olmadigini idrak ederiz.Bu bilgi bize kendi zaman boyutumuzu nasil etkileyerek degistirebilecegimize dair derin bir ongoru sunar! Sonucta basit bir anlamda  zaman makinesi modeli   yuksek guc ve frekanslarda elektromanyetik alanlar  ureten bir arac olarak karsimiza cikar. Bu arac kendi alansal enerjisiyle ”bir alan frekansi yapisinda olan zaman’a” dogrudan etki ederek bir tur frekans bandi yapisinda olan zaman dalgalari(boyutu) icerisinde ileri ve geri yerdegistirebilir.


-Dorduncu boyut icinde yer alan zaman dalgalari-

Zaman’in, maddeyi olusturan enerjinin titresimsel bir ritmi olusu, zaman’in maddeden ayrilmaz olmasi anlamina gelir.Zaman burada, maddesel olusumun yapisina karisan bir oge durumundadir.Oyleyse enerji denetimi ile zaman’in akisida(ritmi) denetlenebilir.Ayrica konuya soyle bir yaklasimda da bulunabiliriz; Evren, doga, insan ve zamani ayri ayri dusunmek yerine, hepsini icice dusunmek ve bir butunun parcalari gibi algilamak gerekir.Oncesiz ve sonrasiz zamani, evrenin yaratilisina paralel olarak dusundugumuzde ortaya   evrensel zaman cikmaktadir.Bu zaman kavrami, herseyi icine alan bir karekterdedir.Zaman deyince, insan aklinin sinirlarini zorlayan zaman kavrami budur.Aslinda tum evren tek bir evrensel zaman dalgasi kalibi icerisnde kendini gosterir.Fakat zaman o kadar plastiksi bir yapidadir ki evrendeki madde ve enerji dagilimina bagli olarak farkli yerlerde farkli hizlarda   akarak zaman/uzay cercevesini delmeyecek sekilde esneklikler gosterebilmektedir.Yani temel zaman dalgasi harmonik sapmalar ve esnemeler yapmaktadir.Ama hic bir madde ve enerji olagan kosullar zorlamadikca temel zaman alaninin disina cikmaz.

Her varligin yapi ve konumlari itibariyle, izafi zamanlari vardir.Zaman, evren boyunca ne kadar esneyip kasilsada ”zaman’i” heryerde gecerli olmak uzere genel bir an olarak nitelemek yerinde olur.Buradan hareketle, dogasi acisindan zamanin tekligi ve sabitligi soylenebilir.Zaman boyutlar icinde farkliliklar gosterir.Bizim icin cok onemli olan zaman olgusu, farkli bir boyutta belki hic onemli olmayacaktir.An,evrenin heryerinde simdi degildir.Her yerin, her sistemin kendine ozgu bir zamani vardir.Bu nedenle, bir olayla ilgili, her sistemin yasamakta oldugu zamani, bu sistemin diger sistemlere olan relatif, yani izafi durumunu belirlemezsek,o olayin simdi ve bu anda oldugunu soylememiz imkansiz olur.Bizim icin simdi ve sonra kavramlari, baska bir boyutta, farkli bir simdi ve sonra kavrami haline donusur.O halde bizim icin “an” simdi olmakla birlikte,baska bir boyutta simdi degildir.Acaba evren insanin bildigi uc boyuttanmi olusmustur?Baska boyutlar varmidir?Ancak zaman, mekan icinde bir dorduncu boyuttur.Evet baska zaman/uzay sureklilikleride vardir.Zaten boyut farkina neden olan sey farkli zaman akis hizlari yada farkli zaman fazlari denen seydir.

Aslinda ne ilginctirki kendi zaman ve mekanlarina sahip farkli boyutlar burda bizim zamanimizda kesisiyorlar. Yani ic-ice farkli boyutsal realiteler vardir.Ve her boyut bir temel titresim duzeyini(temel zaman alanini) ifade eder.Buna gore bu boyutlardan birine ait bir maddenin titresim frekansinin bir sekilde diger boyutlardan etkilenerek bir anda digerine atlamasi anlasilmaz birsey degil! Cisimler bir anda baska bir boyuta geciyor ve sonra yeniden kendi boyutunun frekansina donuyor.Zaman frekanslari bizim su animizdan gecmis ve gelecege dogru acilan bir zaman cizgisini olusturmakla birlikte, Su AN’in zaman frekasi dalgasini genisletecek olursak  bizim gecmis ve gelecegimizde yer almayan farkli bir uzay/zaman surekliligi icerisine dogru kendimizi kaydirmis oluruz.Bu zamanda yolculuk degildir.Sadece farkli bir paralel evrene gecistir.Oranin kendine gore  farkli bir zaman akis hizi vardir. O boyut bizim zaman/uzay surekliligimizden ayri bir maddesel realitedir.

Bilinmelidir ki gecmis, gelecek ve simdi, ardardina gelen, devreler halinde birbirini takip eden titresimler serisidir.Simdi’ki zaman’i belirleyen titresim dalgasinin genligi-dalga boyu ve vurus genisligi ustunde bir sapma yaratarak zaman frekanslari arasinda karisIklik yaratarak bir zaman diliminden digerine sicrayabiliriz. Zaman cizgisinin kendisi ust- uste binen uc boyutlu elektromanyetik frekanslardan kurulu bir hologramlar butununu temsil eder. Her bir AN bir uzay/zaman hologrami’ni ifade eder. Bu hologramin fiziksel yapisi ‘uc boyutlu elektromanyetik bir isIk havuzu’ olarak gorulmeli. Matematiksel olarak nokta hareketle cizgiyi, cizgi hareketle yuzeyi meydana getirdigi gibi AN’sal noktalar( biribirine devreden titresimsel atmalar)da hareketle zaman cizgisini meydana getirir. Ve boylece ustuste binerek, yanyana gelerek birbirini tamamlayan boyutlar silsilesi ortaya cikar.

Aslinda icinde bulundugumuz gerceklik zaman yolculari tarafindan binlerce kez degistirilmis orijinal gercekligin carpitilmis bir hali olabilir.Insan anilari ve bellegi de zaman ve uzay matriksinin bir parcasi oldugu icin zamanin icindeki insan bu degisIkligi asla fark edemez! Bize sanki gecmis hep ayni gecmis gibi gelir.Ama ‘gercek’ gormek istemeyeceginiz kadar esnek, kaotik ve plastiksi  bir yapidir. Sonsuz gecmis ve gelecek birbiriyle kuvantum vakumu duzeyinde grift bir baglanti icerisindedir. Gecmis ve gelecek ic ice frekanslar halinde yasanir. Gecmistekiler bizi kendi ”simdi” lerinden algilayabilecekleri gibi bizde simdiden gelecege ait goruntu, ses ve bilgileri yakalayabiliriz. Tarihin degistirilebilecegi dusuncesi catallasan zaman/tarih dusuncesini de beraberinde getirir. Yani gecmisi degistirirseniz, ozgun zaman akisina -ki ozgunlugu her zaman bir soru isareti tasir zaman yolculugu olasiliginin kabullenilmesiyle beraber- paralel yeni bir zaman akisi olusabilir.. Nazi Almanya’sinin dunya savasini kazandigi bir tarih bunun olmadigi bir tarihle yanyana ayri bir evren olarak var olabilir. Bunlara en iyi ornekler "alternatif tarih" oykuleridir. "Paralel dunyalar" ya da "paralel zamanlar" evrenin ve zamanin, zaman yolculuguna izin veren yapisini aciklar.Aslinda bir gerceklik ve tek bir dunya vardir.Fakat olasi potansiyeller sonsuzdur.Yani belki dunyada ilk soyleyen kisilerden biri olacagim fakat zamanin derin sirrini anlayanlar sanildigi gibi ayni AN’da bir cok alternatif dunyanin illede bir arada olmasina gerek olmadigini anlayabilirler.Sanildigi gibi bir yerlerde varoldugu sanilan  ”alternatif zaman cizgileri”  sadece matematiksel  olarak evrenin olasi egilimleri dizgesinin soyut bir olcumu olarakta varolabilir. Fakat gercekte olan tek bir dunyadir, bir cok dunya gercegi degil..! Soz konusu olan tek bir gercekliktir.


Cok guclu elektromanyetik dalgalarla uzay/zamanin bir noktasinda yaratilacak elektromanyetik firtinalar uzay/zaman geometrisini bozarak baska boyutlara dogru yercekimsel bir tunel etkisi denen  uzay/zamansal bukulmeleri  yaratabilir.Yogun elektromanyetik alanlar altinda uzay/zamanin duz cizgileri bir dorduncu boyuta dogru ”egrilip sipiralleserek / bukulerek” uzay/zaman cizgilerinin burulmasindan olusmus yercekimsel bir girdap etkisi ya da bir cesit tunel etkisi’ ne (solucan deligi) neden olur.

"Zaman’in var oldugu hangi anlamda soylenebilir?"
Cunku Aristo’ya gore kaba bir tanimla sadece sekil ve maddenin karisimi olan seylerin var oldugu soylenebilir.Geri kalan her sey bunlara atfedilen niteliklerdir.Zaman bir cismin (mesela bir saatin ya da yildizlarin) hareketleri ile tanimlanir daha dogrusu bu "hareketlerin sayisidir zaman".Bununla birlikte hareket cisimlerin bir niteligidir Oyleyse zaman da cisimlerin bir niteligi olmalidir.Yani bir uzayda cisim yoksa orada hareketten bahsedilemeyecegi gibi zamandan da bahsedilemez.
Plotinus bu tanima pek cok bakimdan karsi cikar.Herseyden once ona gore zaman bir sayi sirasi degildir ancak sayilarla "numaralanan" seydir. Ikinci olarak ona gore zaman harekete degil,hareket zamana ihtiyac duyar.Cunku hareket bir cismin surekli bir "anlar serisi" icinde surekli bir noktalar serisinde bulunmasiyla gerceklesir.Yani Plotinus’a gore cisimler dursa bile zaman akmaya devam eder,hareket de durgunluk da zaman icinde yer alan seylerdir fakat zaman hic birsey icinde yer almaz.
Esasinda Aristotales de tanimindaki bir eksIkligin farkindadir ve soyle yazar:"Zamani hareketle olcuyoruz ve hareketi de zamanla…"

                                                                   
“Zaman” dedigimiz (Einstein’in 4. boyut adini taktigi) kavram, tamamen enerji – madde ve mekan uclusune bagli bir gelisimdir; madde – enerji – mekan sistemleri sabit, degismez kalirlarsa, zaman diye bir sey olusmuyor. "Olay" dedigimiz kavram, bir enerji akimi veya aktarimini yansitir. Sokaktaki insanlarin ve diger ogelerin bir an icin her turlu enerji donusumunu kestiklerini dusunun: Hicbir insanin hicbir hucresi enerji alis-verisi yapmayacak; dolayisiyla hicbir organi hareket etmeyecek ve insanlar bir heykel gibi o anki konumlarinda donup kalacaklar; dunya donmeyecek, sicaklik degismeyecek, hava hep ayni aydinlik derecesinde kalacak, ruzgar olmayacak, vs.. Bunun anlami, her turlu enerji akisinin durmus olmasi ve hicbir "olay" olmamasidir. Dusunun, yukarida anlatilan film seridinde sahnelerde hic bir degisIklik olmasa, her sahne bir digerinin ayni olsa, “zaman” denilen farklilasma belirtisi nasil algilanabilirdi? Bir insan hic degismese, cevresindeki hic bir sey degismese, gunes hep ayni konumunda kalsa, agaclar buyumese, ruzgar esmese, kisacasi, her sey bir resim gibi dondurulmus olsa, zaman kavramiyla neyi kastedecektik? Dolayisiyla, “zaman”, madde -enerji- mekan uclusu arasindaki degisim ve donusumun gostergesidir. Degisim ve donusum, enerjinin bir yerden baska bir yere akmasi sonucu olusan bir olaydir. Bu degisim ve donusum hem canlilar hem de cansizlar aleminde vardir; degisim ve donusumun kisa tanimi da “EVRIM” olduguna gore, evrim hem canlilar aleminde, hem de cansizlar aleminde soz konusudur. Dolayisiyla, evrim(degisim) zaman kavraminin es anlamlisi olmaktadir.Bu anlamda ”hareket -enerji ve zaman” ayni seyi ifade eden uc kavramdir.Bu uc kavram tek bir kavramda birlesir bu kavram ISIK ‘tir.

Kaynak: zamandayolculuk.com
belgesi-1212

Belgeci , 2280 belge yazmış

Cevap Gönderin